İSG
eğitiminde kendisinden ders aldığım, Ülkemizdeki toplumcu tıp öncülerinden
sayın Dr. M. Akif Akalın’ın 80’li yıllarda küçük bir Anadolu kasabasında
hekimlik yaparken yaşadığı bir anısı ile yazıma başlamak istiyorum, “Bir gün
yaşlı bir adam hasta torununu getirir. Çocuğu muayene eder ve reçeteyi dedesine
verir. Dede; “Bu nedir” diye, sorar. Dr. Reçete diye yanıtlar, eczaneden
alacaksınız, der. Dede, ilacı sen vermiyormusun der. Dr. Akalın hayır amca ben
doktorum, ilacı eczaneden alacaksın, dediğinde,
Dede; yok dr. Bey ilacı da sen vereceksin diyerek, tartışır ve yaşlı
adam seni Kaymakama şikayet edeceğim diyerek, gider. Diğer hekim ve
hemşirelerle adamın arkasından üzülerek bakarlar. Bir süre sonra sağlık ocağına
emektar Sıtma Savaş İşçisi Sabri bey gelir, O, 1970’li yıllarda sağlık
ocaklarında ilaçlarında ücretsiz verildiğini söyler. Hiç kimse bunu bilmiyordur
bilenlere de bu durum unutturulmuştur.
Vahşi
kapitalizm öncesi dünyada da Türkiye’de de sağlık hizmetleri, doğumdan sonra
kazanılmış bir haktı ve prim ve ücret
ödemeden, ücretsiz olarak genel bütçeden karşılanıyordu.
20.
yüzyılda kapitalist ülkelerde tıbba ve sağlığa egemen olan bireyci model, COVID
19 virüsü karşısında çaresiz kaldı. Çünkü COVID 19 bireyci modelin ezberini
bozuyor. Bireyci modelde tıp ve sağlık hizmeti, hastalanan insanların hekime
(sağlık kuruluşlarına) başvurması temelinde örgütlenmiş. Bu durum karşısında
İtalya’da ve diğer kapitalist ülkelerde olduğu gibi “çaresiz” kalıyor. Toplumcu
tıpta sağlık emekçileri, sağlık kuruluşlarında oturup, insanların hastalanıp
kendilerine gelmelerini beklemiyor. Sağlık emekçileri sokağa çıkıp,
hastalıkları henüz belirtilerin ortaya çıkmadığı erken dönemde yakalamaya
çalışıyorlar. Elbette bunun için çok güçlü bir birinci basamak ve sağlık
hizmetinde tedaviye değil önleyiciliğe ağırlık verilmesi şartıyla.
Çin
salgını önleyerek nasıl yendi? Yanıt çok basit: hastaları “bulup” izole ederek
ve hastalarla teması olanları “bulup” karantinaya aldı. Burada anahtar sözcük
“bulmak”. Yani Çin’de sağlık emekçileri, bireyci modeldeki gibi insanların
hastalanıp hastaneye gelmesini beklemiyor, sokağa çıkıp hasta olduklarının
farkında dahi olmayan insanları arayıp “buluyorlar”.
Çin
bunu her biri aralarında epidemiyologların da (toplumdaki hastalık, kaza ve
sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları
etkileyen belirteçleri inceleyenler) bulunduğu, en az 5 sağlık emekçisinden
oluşan 1.800 ekiple gerçekleştirdi. Bu ekipler bireyci tıbbın çok kullanmadığı
bir yöntemle (sürveyans, belirli bir popülasyonda meydana gelen olaylar ile
ilgili verilerin toplanması, yönetilmesi, analiz edilmesi ve raporlanması
faaliyetlerini kapsayan dinamik bir süreç) kısa zamanda hastalığın yayılmasını
önleyebildiler. Bu süreçte hastalar da tedavi edildi ve hastalığın önü alındı.
Şimdi Çin, hastalığın tekrar başka ülkelerden Çin’e girmemesi için önlemler alıyor.
Toplumcu
Tıp’ın şimdilerde en iyi şekilde uygulandığı Küba’da hastalık daha yayılamadan
kontrol altına alındı. Şimdi Kübalı sağlık emekçileri İtalya başta olmak üzere,
diğer ülkelerde salgınla mücadeleye koşuyor.
Toplumcu
Tıp Sağlık sistemi, herkes için, eşit, parasız sağlık hizmeti fikrinin bir
ütopya olmadığı ilk önce Sovyet deneyiminde kanıtlandı. Eşitlikçi bir toplumda
kârın değil, halkın çıkarlarının esas alındığı sağlık politikalarıyla birçok
hastalığın ortaya çıkmadan önlenebileceği, bilim insanlarının ilaç tekellerinin
kuşatmasından kurtulduğunda birçok hastalığın tedavisinde nasıl yaratıcı
olabilecekleri görüldü. Bu kazanımların pek çoğu ne yazık ki sosyalizmin
yenilgisiyle buharlaşıverdi. Ama sağlıkta sosyalist örgütlenme anlayışının
benzersiz başarısı insanlığın bundan sonraki serüvenine ilham kaynağı olmaya
devam ediyor, edecektir.
İnsanlar
hasta olmadan önce ve olmasınlar diye yürütülen sağlık hizmetlerinin en
bilineni aşı kampanyalarıdır. Tedavi edici tıbbın aksine, önleyici, koruyucu
sağlıkta küçük yatırımlarla büyük sonuçlar alınabilmektedir. İnsanları tedavi
etmek için harcanan paranın onda biri önleyici sağlık hizmetlerine ayrılsa pek
çok hastalık oluşmadan engellenmiş ve olası salgınlara karşı da güçlü bir
direnç kaynağı oluşacaktı.
Hasta
olunması engellenmeyen, hastayı müşteri olarak kabul eden kapitalist bireyci
anlayışın aksine Toplumcu sağlığın temel felsefesi ise koruyucu, önleyici sağlığı
etkinleştirerek, bireyi ve de toplumu hastalıklardan korumaktır.
Nizamettin BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder