22 Mart 2020 Pazar

Toplumcu Tıp


İSG eğitiminde kendisinden ders aldığım, Ülkemizdeki toplumcu tıp öncülerinden sayın Dr. M. Akif Akalın’ın 80’li yıllarda küçük bir Anadolu kasabasında hekimlik yaparken yaşadığı bir anısı ile yazıma başlamak istiyorum, “Bir gün yaşlı bir adam hasta torununu getirir. Çocuğu muayene eder ve reçeteyi dedesine verir. Dede; “Bu nedir” diye, sorar. Dr. Reçete diye yanıtlar, eczaneden alacaksınız, der. Dede, ilacı sen vermiyormusun der. Dr. Akalın hayır amca ben doktorum, ilacı eczaneden alacaksın, dediğinde,  Dede; yok dr. Bey ilacı da sen vereceksin diyerek, tartışır ve yaşlı adam seni Kaymakama şikayet edeceğim diyerek, gider. Diğer hekim ve hemşirelerle adamın arkasından üzülerek bakarlar. Bir süre sonra sağlık ocağına emektar Sıtma Savaş İşçisi Sabri bey gelir, O, 1970’li yıllarda sağlık ocaklarında ilaçlarında ücretsiz verildiğini söyler. Hiç kimse bunu bilmiyordur bilenlere de bu durum unutturulmuştur.
Vahşi kapitalizm öncesi dünyada da Türkiye’de de sağlık hizmetleri, doğumdan sonra kazanılmış bir haktı ve  prim ve ücret ödemeden, ücretsiz olarak genel bütçeden karşılanıyordu.
20. yüzyılda kapitalist ülkelerde tıbba ve sağlığa egemen olan bireyci model, COVID 19 virüsü karşısında çaresiz kaldı. Çünkü COVID 19 bireyci modelin ezberini bozuyor. Bireyci modelde tıp ve sağlık hizmeti, hastalanan insanların hekime (sağlık kuruluşlarına) başvurması temelinde örgütlenmiş. Bu durum karşısında İtalya’da ve diğer kapitalist ülkelerde olduğu gibi “çaresiz” kalıyor. Toplumcu tıpta sağlık emekçileri, sağlık kuruluşlarında oturup, insanların hastalanıp kendilerine gelmelerini beklemiyor. Sağlık emekçileri sokağa çıkıp, hastalıkları henüz belirtilerin ortaya çıkmadığı erken dönemde yakalamaya çalışıyorlar. Elbette bunun için çok güçlü bir birinci basamak ve sağlık hizmetinde tedaviye değil önleyiciliğe ağırlık verilmesi şartıyla.
Çin salgını önleyerek nasıl yendi? Yanıt çok basit: hastaları “bulup” izole ederek ve hastalarla teması olanları “bulup” karantinaya aldı. Burada anahtar sözcük “bulmak”. Yani Çin’de sağlık emekçileri, bireyci modeldeki gibi insanların hastalanıp hastaneye gelmesini beklemiyor, sokağa çıkıp hasta olduklarının farkında dahi olmayan insanları arayıp “buluyorlar”.
Çin bunu her biri aralarında epidemiyologların da (toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyenler) bulunduğu, en az 5 sağlık emekçisinden oluşan 1.800 ekiple gerçekleştirdi. Bu ekipler bireyci tıbbın çok kullanmadığı bir yöntemle (sürveyans, belirli bir popülasyonda meydana gelen olaylar ile ilgili verilerin toplanması, yönetilmesi, analiz edilmesi ve raporlanması faaliyetlerini kapsayan dinamik bir süreç) kısa zamanda hastalığın yayılmasını önleyebildiler. Bu süreçte hastalar da tedavi edildi ve hastalığın önü alındı. Şimdi Çin, hastalığın tekrar başka ülkelerden Çin’e girmemesi için önlemler alıyor.
Toplumcu Tıp’ın şimdilerde en iyi şekilde uygulandığı Küba’da hastalık daha yayılamadan kontrol altına alındı. Şimdi Kübalı sağlık emekçileri İtalya başta olmak üzere, diğer ülkelerde salgınla mücadeleye koşuyor.
Toplumcu Tıp Sağlık sistemi, herkes için, eşit, parasız sağlık hizmeti fikrinin bir ütopya olmadığı ilk önce Sovyet deneyiminde kanıtlandı. Eşitlikçi bir toplumda kârın değil, halkın çıkarlarının esas alındığı sağlık politikalarıyla birçok hastalığın ortaya çıkmadan önlenebileceği, bilim insanlarının ilaç tekellerinin kuşatmasından kurtulduğunda birçok hastalığın tedavisinde nasıl yaratıcı olabilecekleri görüldü. Bu kazanımların pek çoğu ne yazık ki sosyalizmin yenilgisiyle buharlaşıverdi. Ama sağlıkta sosyalist örgütlenme anlayışının benzersiz başarısı insanlığın bundan sonraki serüvenine ilham kaynağı olmaya devam ediyor, edecektir.
İnsanlar hasta olmadan önce ve olmasınlar diye yürütülen sağlık hizmetlerinin en bilineni aşı kampanyalarıdır. Tedavi edici tıbbın aksine, önleyici, koruyucu sağlıkta küçük yatırımlarla büyük sonuçlar alınabilmektedir. İnsanları tedavi etmek için harcanan paranın onda biri önleyici sağlık hizmetlerine ayrılsa pek çok hastalık oluşmadan engellenmiş ve olası salgınlara karşı da güçlü bir direnç kaynağı oluşacaktı.
Hasta olunması engellenmeyen, hastayı müşteri olarak kabul eden kapitalist bireyci anlayışın aksine Toplumcu sağlığın temel felsefesi ise koruyucu, önleyici sağlığı etkinleştirerek, bireyi ve de toplumu hastalıklardan korumaktır.
Nizamettin BİBER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder