2019
Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk kez ortaya çıkan corona virüsü salgını
tüm dünyaya yayılmaya devam ederken Üniversiteyken hakkında bilgi edindiğim ilk
nüfus planlamacısı İngiliz asıllı bir papaz olan Malthus aklıma geldi. 18. ve
19. Yüzyıllarında yaşamış Thomas Robert Malthus (1766-1834), nüfus kontrolü
üzerine teorileri ile ünlü aynı zamanda “Demonist”. Yani “Cinci”, cin çıkarma
uzmanı idi. Doğum kontrolünü savunuyordu ama 3 çocuğu vardı. Malthus, nüfusu
kontrol etmek için sadece doğum kontrolü önermiyordu. Nüfus teorisinde: doğal
kaynakların aritmetik bir dizide, nüfusun ise geometrik bir dizide arttığını
iddia etmekteydi. Bunun sonucu olarak nüfus artışının kıtlık ve ölümler
tarafından sınırlanacağını iddia ediyordu. Nüfusun dengelenmesi için doğa kendi
dengesini devreye sokar ve salgın hastalık, veba, kıtlık, savaş gibi olayların
kaçınılmaz olduğunu söyler.
Malthus
ayrıca “yoksullara yardım” politikalarına da şiddetle karşı çıkar. Ona göre bu
yardımlar yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine, tembelliği özendirip yoksulluğun
yaygınlaşmasına yol açar. İşçiler, mülk sahiplerinin sahip olduğu erdeme sahip
değildir. yardımsever zenginlerin yardım çabalarına rağmen işçiler, ellerine
geçen fazla parayı çarçur edecek, kısa süreli refahın etkisiyle daha çok çocuk
yapacak ve sonunda ilk durumlarından daha kötü hale geleceklerdir. Devamında; gereken
düzeyin ötesinde doğan bütün çocuklar yetişkinlerin ölüleriyle onlara yer
açılmadığı sürece, yok olmaya mahkumdurlar. tutarlı davranmak adına, doğanın bu
ölümlülük üreten faaliyetini aptalca ve boş yere engellemeye çalışmak yerine kolaylaştırmalıyız
ve kıtlığın iğrenç yüzünün çok sık görünmesinden korkarsak, doğayı, kullanmaya
zorladığımız diğer yok etme yöntemleri için gayretle teşvik etmeliyiz. Yoksullara
temizlik tavsiye etmek yerine aykırı alışkanlıkları tavsiye etmeliyiz. en
önemlisi, hastalıkları yok etmek için özel çareleri ve yardımsever ancak belli
düzensizliklerin kökünü toptan kazımak için planlar tasarlayarak insanlığa
hizmet ettiğini düşünen oldukça yanlış fikirli kişileri de hoş görmemeliyiz,
diyordu.
19.
yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da kapitalist yönetici sınıfın üyeleri, yeni
keşfedilen “nüfus artışı sorununu” tartışmak ve fakirlerin ölüm oranlarını
artırmak için, Malthus’un fikirlerini uygulamanın yöntemlerini planlamak üzere
bir araya gelirler.
Vardıkları
sonuç özetle; “Fakirlere temizliği tavsiye etmek yerine tam tersi
alışkanlıklara teşvik etmeliyiz. Şehirlerimizdeki sokakları daha dar
yapmalıyız, daha fazla insanı evlere doldurmalıyız ve vebayı getirmeye
çalışmalıyız. Ülkemizde köylerimizi durgun sulara yakın yapmalıyız,
bataklıklarda yaşamayı teşvik etmeliyiz.” şeklindeydi.
İngiltere’de
19. yüzyılda uygulanan “fakirleri ezme” programı ile yaşam mücadelesinde güçlü
olanlar zayıf olanları ezmiş ve bu şekilde hızla artan nüfus da dengelenmiş
olacaktı. Malthus’un teorik olarak gerekli bulduğu “yaşam mücadelesi”,
İngiltere’de milyonlarca fakir insanın sıkıntı dolu bir hayat sürmelerine neden
olmuştu.
Bu
ifadeler şaka değil, gerçeğin ta kendisi! Avrupalı elitleri bir araya getiren
Thomas Malthus’un nüfus ve yiyecek artışı konusunda ortaya attığı fikirlerdi. Dünyada
nüfusunun geometrik olarak artması buna karşın yiyecek miktarının aritmetik
olarak artması, yani nüfusun yiyecekten daha hızlı arttığı için toplumun alt tabakası
olan fakirler sistematik olarak daha “fakir” hale getirilirse ölümleri
kolaylaşır, böylece nüfus artışının önüne geçmek mümkün olabilirdi. Tüm
kapitalistlere göre “ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar ise sınırlıdır.” Böylece
yiyecek ve diğer kaynaklar onları gerçekte hak eden ve ihtirasları sınırsız
olan soylu ve zengin elitler arasında paylaşılmalıdır.
Malthus’a
göre devlet; bu doktrini desteklemeli, fakirlere yardım yapılmamalı, nüfus
artışı desteklenmemelidir. Zira Ona göre insanlar eşit değildir. Dolayısıyla
aynı haklara sahip değillerdir. Bazılarının mutlu ve refah içinde olması,
diğerlerinin sefalet ve ölümle yüzleşmesi bir doğa kanunudur. Olması gereken de
budur.
Bu
çarpık anlayış kabul edilmelidir ki, kapitalistler, dünyayı daha kolay
sömürgeleştirebilsin. Bu ifadeler zamanda kapitalizmin ruhudur, özüdür.
Jean
Paul Sartre’nin “Ezilenler arasında din adamı yoktur. Din adamları ezen sınıf
ya da ırkların asalağıdır.” sözü ile din adamı Papaz Malthus arasında bir korelasyon
kuruyorum.
Nizamettin BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder