Aydın
tanımını yapmak oldukça güçtür. Genellikle fikirsel faaliyetlere yönelik
kişiler “aydın” diye ifade edilir. Kendi kendini aşabilmiş, sürekli bir
şekilde gelişebilmiş, yaratıcı yaşam kuralları edinebilmiş, sonsuz bir şekilde
hoşgörüye yönelebilmiş, insanlığın maruz kaldığı haksızlıklara, zorbalıklara, eşitsizliklere,
sömürüye ve her türlü şiddete, insan onurunu zedeleyen her şeye karşı isyan
geleneğini karakter edinmiş, kişilere aydın diyorum.
Dictionnarie
de l’aAcaddemie Françaisede “Aydın” sözcüğü “fikir ve zeka
çalışmaları ağır basan kişi” olarak tanımlanmıştır. Seymour
Martin Lipset ve T. Geiger
gibi ünlü yazarlar, yaratıcı zeka çalışmasını ya da kültür oluşumunu sağlayıcı
çabalara dönük olmayı “aydın” sayılmak için ön koşul kabul ederler. Andre Malraux
aydının tanımını: “Yaşantısını belli bir düşünceye adayan kişi” şeklinde
yapar. Peter Viereck’e
göre “aydın”, tüm zamanını
sözcüklerin hizmetinde geçiren kişidir. Maurice
Barries ise aydın’ı “kalem oynatıcı ve sol ideolojiler
savunucusu” olarak belirleyerek aşağılamaya çalışır. Thomas Molnar “ her ne
kadar aydın denen kimse filozof hem, hem bilgin hem öğretici ya da diplomat ve
yazar olabilirse de gerçekte bunlardan hiç biri değildir.” der.
Doğan
Kuban, kendi aydın tanımını şöyle yapar; “Bir öğreti ya da liderin takipçisi
olmayan, bağımsız düşünürdür. Bir örgütün adamı değildir, düşüncenin
çeşitliliğine inanır. Bağımsız düşüncesini sürece kendini bir örgüte adamış da
olabilir. Hoşgörülü ve alçak gönüllüdür.
Enis
Batur, kargayı papağana yeğler, papağan taklitçi ve nakilcidir, karganın sesi
kötü olsa da kendisidir, kendisine özgü nitelikler taşımaktadır.
Prof.
Dr. Osman İnci tarafından yazılan, Bellek yayınları tarafından basılmış “Susturulan
Akademya” kitabında, Akademik Ünvanlıların aydın olup olmadığının izini sürer.
Öğretim üyelerinin hocalık yaptıkları sürece aydın olmalarının zor olduğunu
söyler.
Ve
akademisyenleri 3 gruba ayırır, bu ayrımı da gezegenimizde herkesin tanıdığı
canlılardan örnekler vererek açıklar. Bu canlıların tutum ve davranışları
üzerinden akademisyenleri tanımlar.
1-Karıncalar;
Bunlar nakliyecidir, Sürekli bir şeyler taşırlar, Karıncaların diğer önemli
özelikleri bu tanımlamanın dışındadır şüphesiz. Bu tür bilim insanları
başkalarının yazdıklarını, yaptıklarını nakleder. Bu nakiller en çok ders
anlatma sürecinde görülür. Bu nakiller bazen ağır bilimsel etik dışılıklara yol
açabilir. Başkasının yayınını kendi adına geçirmek, bir araştırmacıya ait
patentli ürünü kendi keşfi olarak sunmak gibi. Önemli özellikleri kendilerinin
bir bilgi üretmemeleridir.
2- Örümcekler;
Örümcekler üretim yaparlar ancak yalnızca kendileri yararlanırlar, kimseye bir
faydası dokunmazlar. Örümcek, kendi
ürettiği ipek ile ağını yapar. Yuvasını tamamladıktan sonra beklemeye başlar.
Bu ağa düşen sinek, kelebek, böcek hatta karınca ve arının etrafını hemen yeni
ağlarla sarar ve ölmesini bekler ya da bazıları öldürücü toksini ile bu avın
ölümünü kolaylaştırır ve sonra onunlar beslenir. ( kişisel tanımım Türk tipi çıkarcı
insan veya Türk tipi liberaller) Sonuçta da kimseye yararları yoktur. Bir grup
bilim insanı da böyledir. Ürünleri, üretimleri yalnızca kendileri içindir.
Diğerleri; bilim, kamuoyu ve toplum bu üretimden yararlanamaz. Bunlar için “kendine
Müslüman” tanımı kullanılabilir.
3-Arı: Arı,
olağanüstü bir canlı. Üretir ve paylaşır. Buna hayvan veya böcek demek
yakışmıyor kanımca canlı daha sevecen geliyor. Arı her çiçek poleninden
örnekler alır, bunu yaparken aynı zamanda doğal döngüyü sağlar: Döllenmeyi,
böylece ürün ve meyveleşmeyi de sağlayarak ekosisteme en olumlu katkıyı verir.
Çiçeklerde aldığı özü birleştirir, işler, özenle yeni bir ürüne dönüştürür ve
yine kendi yaptığı bir depoya yerleştirir. Sonuçta ortaya çıkan bal, ince ve
yoğun bir emek ürünüdür. Bal ile hem kendi hem de evrendeki diğer canlılar
beslenir. Bu arının yaptığı işin yalnızca küçük bir parçasıdır. Esas yaptığı
bitkilerde döllenme ve üremeye olan olağanüstü katkısıdır.
Albert Einstein şu
sözü konuyu iyi açıklar; “Arılar
yeryüzünden kaybolursa insanlığın dört yıl ömrü kalır.”
Akademisyenlerimizin
arı niteliğinde bir canlıya dönüşmesi dileğimi tekrarlayarak blog yazımı sonlamak
istiyorum.
Nizamettin
BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder