Geri
kalmış ülkelerde çağının bilincine ulaşamamış, okuma yazma bilmeyen, okuduğunu
anlamayan ve okuduğundan rasyonel bir sonuç çıkaramayan, değerlendirme yeteneği
olmayan ve bu nedenle hamasetle avutulup aldatılan milyonlarca insan yaşamaktadır.
Bunun
yanında üstün ve inatçı çabaları sonucu, çoğunluğun arasından sıyrılıp çıkarak
bilinçlenmiş, bilgi birikimi, ülkesinin ve halkının sorunlarını çağdaş bilimin
verileri ve kanıtları ile bütünleştirerek çözüm önerme bakımından doruğa
tırmanmış, çağdaş hatta çağını aşmış bilim insanları ve aydınları da bulunmaktadır.
Bunlar
arasında içinden çıktığı topluma yabancılaşarak, egemen sınıflara hatta
yabancıya uşaklık yapabilecek kadar yozlaşanlarda yok değildir. İstenilen ve ideal olan aydın ise halkından
kopmadan ve ona yabancılaşmadan sonuna kadar halkın çıkarlarını korumaya ve
doğrudan savunmaya, bildiklerini halka aktararak toplumun yücelmesi, refaha
erişmesi ve çağdaşlaşması için yaşadığı zorlukları aşarak görevini en iyi
şekilde yapmaya çalışanlardır.
Demokrasiye
inanan, açık, şeffaf, hesap verebilir, denetlenebilir, hukukun üstünlüğü esas
olan çağdaş toplumlar yelpazesi içinde, kendi toplumunun en uygun yeri
almasından yana olan aydın insanının en önemli görevi, bilimsel doğruları
savunmak, bireylerin ve toplum katmanlarının gerçekler doğrultusunda
donatılmasını sağlamak olmalıdır.
Bu
yazının konusu ise, şu veya bu biçimde bilimsel ve bürokratik unvanlar kazanmış
orta çağ tipi karanlık dehliz ve labirentlerinde halk yığınlarını karanlık
köşelere doğru sürükleyen, götüren şamdan tipi aydınlardır.
Çağının
gerisinde kalmış, biyolojik, sosyal, kültürel ve politik gelişme gösterememiş
toplumların kaderi her şeyden önce, bilimsel doğruların çoğunluğa anlatılıp,
anlaşılmasına ve yaşama aktarılmasına bağlıdır.
Halklar
onu kendi mantığı ve inançları doğrultusunda aydınlatan, yaşamına uyguladığı
zaman, uzun ve kısa sürede, ona zarar getiren şamdan tipi aydına değil gerçek
aydına ihtiyaç duyar.
Halk
içinde özellikle işçiler, köylüler, dar gelirliler, üretici katmanlar ve
kesimler hazır susamış durumda, doğruyu, bilimsel olanı yaşamına uyguladığı
zaman kendisini cehaletten, yoksulluktan, eziklikten ve sömürülmekten
kurtaracak ve onlara yasaların tanıdığı hakları kullanmakta yardımcı olacak
ilke ve yöntemleri öğretecek aydınlara ihtiyaç duymaktadır.
Sosyoloji
açısından toplumu, bireye göre daha iyi örgütlenmiş büyük bir canlı organizma
gibi düşünebiliriz. Bu organizmanın beyni ve vicdanı olma sorumluluğunu taşıyan
aydınlar da toplumun ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa, onların tümünü düşünüp
yargılayabilmesi, bilimsel düzeyde doğru olanlarla doğru görünenleri, kamuoyunda
savunması gerekir. Beyin, yani aydın, her şeyi düşünebilecek kapasitede ve
doğru olanı uygun yöntemlerle yargılayıp bilimsel gerçekleri ayırt edebilecek
güç ve yetenekte olmalıdır. İyiyi, doğruyu, güzeli, vicdanı değerleri ahlakı
topluma yerleştirip tesis etmekte aydının görevleri arasındadır.
Toplumun
beyni ve vicdanı olma sorumluluğunu taşıyan aydınlar, düşünerek tartışarak vicdan
ve ahlakı kullanarak halkını yönlendirmeli, aydınlatmalıdır.
Beyin
durumundaki aydınlar, eğer şamdan tipi yarı aydınsa kendini dogmalardan
kurtaramamış öğrenmeyi bırakmış, öğrendiklerini de çevresi ve toplumla
paylaşmayı bilmiyorsa; topluma yara yerine zarar veriyordur.
Şamdan
gibi loş, yarı aydın tipi yerine, ancak; gerçekler doğrultusunda halkını
uyaran, çağdaş konuları yansız ve tarafsız yansıtan, özgürlükten, bilimden,
hukuktan yana aydınlarla refah toplumları oluşabilecektir.
Unutulmamalıdır
ki insanı yarım doktor canından yarım imam da dininden eder.
Yarım,
bilgisiz, korkak şamdan tipi sadece kendisini aydınlatan çevresine ışık
saçmayan aydın da bulunduğu toplumu karanlığa gömer.
Nizamettin BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder