25 Mart 2017 Cumartesi

“Teke gibi kokmak ” Ve kişisel bakım


“Teke gibi kokmak” Babamın çokça kullandığı bir deyim. Tekeler çiftleşme döneminde dişilerini etkilemek için vücutlarından bir koku yayarlar ki dişi keçilerin başını döndüren bu koku biz insanların burnunun direğini kırar. (Salimen düşündüğümüzde erkek keçi (teke) için, amacı uğruna yaydığı bu pis kokuyu doğal karşılayabiliriz.)
Son zamanlarda bindiğim Toplu taşıma araçlarında (Otobüs, tramvay, metro, minibüs) aşırı sıcak nedeni ile de teke gibi kokan, kokusu ile insanın burnunun direğini kıran insanlara fazlaca rastlamaktayım. Toplu taşıma aracından ineceğim ancak bineceğim diğer araçta böyle kokan insanların olmadığının garantisi yok. Babamın deyimi aklıma geliyor. 
Kötü kokan kişilere yakıştırılan bir benzetme olan bu deyimde kokan kişi tıpkı teke gibi kokar ve kendisi bu kokudan rahatsız olmadığı gibi çevresindekileri kokudan öldürmek üzere olduğunu ise bilmez tavırdadır. Bunlar; günlerce elbiselerini değiştirmeyen, yıkanmayan, çoraplarını haftalarca giyen insanımsılardır, teke gibi kokan bir ırk olarak yaşamlarını idame ettirilirler.
Ancak bir karşılaştırma yaptığımızda ise erkeklerin ter kokularının bayanlara nazaran daha ağır olduğu da bir gerçek. Bayanlar kokmaz demiyorum. Öyle bir kokar ki. Neyse işin özü, erkekler tekeler kadar pis kokabilir.
Bu konuya bir miktar açıklık getirmek gerekiyor terlemek başkadır, ter kokmak başkadır. Burada çok ince bir ayrım var aslında eleştirilmesi gereken, günlük çalışmasından ötürü ter kokan (işyerinde duş yapma olanağı bulunmayan) ama aksam evinde yıkanan işçiye yönelik değil; "üç gündür yıkanmamış olduğundan artık buram buran ter kokan işçiye" yönelik olmalıdır. Bu nedenle vardiya sonunda yıkanan ama vardiya sonuna kadar ter kokan işçi ile yıkanmadığından leş gibi, teke gibi kokan işçi ayrıdır.
Yıkanmanın, Sosyo-ekonomik durumla hiçbir alakası yoktur. Bu bir anlayış, zihniyet meselesidir. Su ve sabun tüketim araçları içerisinde en ekonomik olanlarıdır. Bazı solcu geçinenler alın teri diye emeğin kutsallığını, en yüce değerdir kavramını ter kokmayla sembolize ederek, emekle teri birbirine karıştırırlar. Ter kokusunu, patronun parfüm, deodorant kokusundan iyidir, kapitalistler zihniyeti ile kutsal ilan edilmiş olması anlamsızdır. Yıkanmamayı, medeniyetten nasibini almamış olmak gibi şeyleri "erdem" olarak görüp, üç gündür yıkanmadığı için buram buram ter kokan işçiyi çalıştığı için ve emek verdiği için değil, ter koktuğu için el üstünde tutamayız.
Stok sayımında, sırtında yük taşıyarak, inşaatlarda, Atölyelerde bin bir çeşit imalatlarda, fabrikalarda, depolarda, sabahtan aksama kadar kolilerin üstünden zıplayarak, her türlü akrobasi hareketi yaparak, koşturarak çalışıldığında insan terler ve biraz da kokmaya başlar doğal olarak, deodorant, parfüm alamayabilirsin, metroseksüel ol demiyoruz belki ama eve gidince bir duş al da teke gibi kokma be kardeşim.
Patronunun oğlunun, lüks arabalarla, yatlarla, kızlarla (mankenlerle) gezmesinin; kendi hakkının dört bir yandan çalınması sayesinde olduğunu anlayamayan, kendisini sürekli terleten, kokutan iktidarlara oy verenler, her şeyin kaderden geldiğini söyleyerek veya böyle söylenilenlere inanarak, sırt üstü yatıp, göbeğini kaşıyanların verdiği aylık 754 liraya çalışarak, her gün terlerler, yıkanmayınca da kokarlar doğal olarak.
Kişisel bakım ise; Çevremizle ve yakınlarımızla kurduğumuz ilişkilerde önemli rol oynayan aynı zamanda hayatımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemizi sağlayan kişisel temizlik kurallarının bütünüdür. Hiç kuşkusuz kadınlar erkeklerden daha fazla kişisel bakımlarına dikkat ederler. Kişisel bakım türleri; 1- El ve Ayak bakımı, 2- Vücut bakımı, 3- Saç bakımı, 4- Ağız ve Diş bakımı, 5- Kıyafet bakımı, 6- Genital bölge bakımıdır.
Sağlık açısından baktığımızda ise; Kişisel bakım, "kendine özen göstermek" ve "yaşam kalitesini yükseltmek" demektir ki bunlar günümüzün yükselen trendlerindendir. Uzayan yaşam süresi, yaşam kalitesini yükseltmeyi zorunlu hale getirmiştir. Kaliteli bir yaşam için daha çok sağlık bilinci ve farkındalık gereklidir. Sağlıklı yaşayabilmemizin önemli kurallarından biri hastalanmamayı becerebilmektir.
Dengeli beslenerek, damarlarımızın yaşlanmasına izin vermeden (egzersiz ve az stresli olarak), bağışıklık sistemimizi güçlü tutarak, sağlığımızı olumsuz etkileyen şeyleri az tüketerek (Alkol, kafein, beyaz un, tuz),  Sigaradan ve sigara dumanından sakınarak, Kas ve kemiklerimizi takviye ederek (Kalsiyum ve D Vitamini), Ağız bakımımıza özen göstererek, belleğinizi güçlü tutarak (Yeni bir dil, yeni bir hobi, yeni bir oyun), gereksiz yere ilaç kullanmadan,Sağlık kontrollerinizi ihmal etmeden; bir yaşam tarzı, bir hayat yaklaşımı yapabilirseniz, daha az hastalanan, daha keyifli yaşlanan biri olma şansımız artacaktır.
Kişisel öz bakımını yapmış, sağlığına dikkate eden, kendine özenen, teke gibi kokan insanların hiç olmadığı, düşünen, sorgulayan, üreten, çalışkan insanların var olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum. Sizce isteğim gerçekleşebilir mi?
Nizamettin BİBER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder