25 Mart 2017 Cumartesi

Seri iki kadın katili


Ankara Barosu tarafından 15 ay önce hayata geçirilen “Gelincik Projesi” kapsamında 15 bin kadın irtibat bürosuna gelerek ve telefonla "imdat' diyerek yardım istedi. Erkeklerin şiddette sınır tanımadığı gelen telefonlar ve ihbarlar bir kez daha ortaya çıktı. Gelincik Projesine başvurarak eşlerine boşanma davası açan kadınların hikâyelerinden örnekler:
1-Güneydoğu'da cezaevinden çıktıktan sonra 6 yıllık eşinden elektrik alamadığını iddia eden M.D. yatağa bağladığı eşinin cinsel organına düşük voltajlı elektrik bağlayarak elektrik almaya çalıştı. Uzun süre devam eden bu işkenceye dayanamayan A.D. imdat için gelincikten yardım isteyerek boşanma davası açtı.
2- Bir yıl önce bodyguard'lık yapan K.B.'ye aşık olan A.B. kına gecesi başlayan şiddete bodrum katta kiraladığı evden sokağa çıkmama cezasını ekledi. Eşi tarafından İmrahor Vadisi'nde uçurumdan ayaklarından tutularak atılmak istenen A.B. dakikalarca uçurmada sallandırdı. Açılan dava ile K.B. eşinden boşandı.
3-Babaları tarafından 3 yıl tecavüze uğrayan 10 ve 14 yaşındaki iki kız çocuğu anneleri gelincik bürosuna başvurdu. Karşı çıktığı için burnunu ve dişlerini kırdığı eşi tarafından şikâyet edilen baba S.M. tutuklu olarak yargılanmasına devam ediliyor. Çocuklar ise devlet korumasına alındı.
4- Kültür Bakanlığı'nda çalışan B.C.20 yıllık eşini daha rahat dövmek için özel olarak sanayide plastik ve tahtadan cop yaptırdı. 3 çocuk annesi L.C. arayarak istediği yardım sonrası eşinden kurtarıldı ve sığınma evine yerleştirildi. Şimdi L.C. boşanma davası açtı, çocuklarıyla birlikte devlet koruması altında.
5-Eşine sürekli şiddet uygulayan A.K. her defasında eşinin vücuduna bir jilet izi bırakıyor. 6 yıldır şiddet gören Y.K.'nın vücudu jilet iziyle dolarken imdat çağrısından sonra gelincik avukatları tarafından kurtarıldı. Eşine açtığı dava halen devam ediyor.
6-Geçtiğimiz aylarda evine gelen hacizle gündeme gelen Nurseli İdiz, Çeşme'de alkol alıp etrafa rahatsızlık verdiği iddiası ile kaldığı otelden atıldığı, yol parası olmadığı için İstanbula gidemediği, 40 derece sıcağı bulan Alaçatı'da alkol alınca kendinden geçtiği, İdiz'in bu hallerini objektiflere alındığı gazeteye haber olarak yansıdı.
2004'te 'Kınalı Kar' dizisindeki rolüne alkol sorunu yüzünden son verilen Nurseli İdiz, 2007'de de 'Salıncakta İki Kişi' adlı tiyatro oyununda benzer sorunlar yaşadı. İdiz, son tiyatro oyunu 'Evliliğe Gelince' ekibiyle de aynı nedenden ötürü tartıştı. 'Geçmiş Bahar Mimozaları' dizisindeki rolüyle ünlü olan Nurseli İdiz, 1993'te 'Saklambaç' adlı yarışmayı sundu. 1994'te bir kanaldan 2 milyar alan İdiz, 1995'te bir başka kanala 10 milyara transfer oldu. İdiz, o dönem kanalları peşinden koştururken bir yandan da 'Evita' müzikali ile 'Kız Kulesi Aşıkları' filminde de rol aldı. İdiz, bu sayede de olay oldu. Şöhretin bunalımına giren Nurseli İdiz'e 20 yıllık eşi Cem İdiz boşanma davası açtı. 1995'teki bu ayrılık İdiz'in çöküşünü başlattı. Oyuncunun magazinsel olayları ve çıplak fotoğrafları çöküşü hızlandırdı.
Bipolar bozukluk hastası olduğunu ve ataklarını alkolle bastırdığını söyleyen Nurseli İdiz, "Alkol yüzünden maddi ve manevi çok kaybım oldu" dedi. İdiz, bu problemi yüzünden yapımcıların kendisine rol vermek istemediğini itiraf etti.
İdiz :”Şunu söyleyebilirim bu fotoğraflar, yazılanlar bugün benim ipimi çekti. Bu son nokta, gerçek bir ölüyüm.” dedi
7-Süreyya Ayhan ilk kez pistlerde çok başarılı bir sporcu olarak adını duyurdu. Daha sonra özel hayatı gerekçe gösterilerek ilk "linç" teşebbüsüne uğradı. "Linç"in ille de "recm" olması gerekmiyordu. Süreyya olayı atletizmin ötesine taşındı, birçok başka konuda olduğu gibi, milli gurur ve onurumuzu denemenin bir aracı haline getirildi.
Sureyya Ayhan Doping nedeni ile kendisine ömür boyu ceza verilerek "öldürüldüğünü"  ve konuda Ülkesinin ilgililerinden yardım isteyerek “Evladınızı öldürmeyin” dedi.
Türk Kadınları; her türlü çile ve cefaya göğüs geren, gençliğini de sıkıntı ve yokluk içinde geleceği için çalışan, yalnız başına bırakılan, örf, adet, din adına tepesine vurulan, hakkını arayamayan aradığı zamanda yanında hiçbir yetkili bulamayan, küçük görülen, kadın olduğu için itilip kakılan, her gün boy boy gazetelerde haber olmaktadır. Güzelim Ülkemizin onurlu, erdemli, ahlaklı, anaç, çilekeş, cefakar, vefakar, dert küpü, şiddet aracı güzel insanları kadınlarımız.
Yapılan istatistiklerde 2002-2012 yılına kadar öldürülen ve şiddet  gören kadın sayısı % 1400 artışla 4 bin 410'a kadar yükselmiştir. İçinde bulunduğumuz 2012 yılında kim bilir hangi kadının nerede;  kadına şiddeti kendinde hak gören, kadını aciz ve güçsüz görenlerin elinde nasıl bir çile çektiğini düşünmek bizler gibi düşünenlere acı veriyor.
Güya demokrasinin hüküm sürdüğü, Cumhuriyetle yönetilen ülkemizde; Devlet gücünü, sosyal devlet olma özelliğini toplumun en önemli değeri kadını korumak için kullanıyor mu? Kadının mutluluğu ve refahı için halen ne yapmaktadır? Sadece doğur, üre önerilerine mi maruz bırakılmaktadır?  Bunun yanında tüm olumsuzluklara rağmen Türk Kadını, her şart altında onurunu koruyacak güce ve iradeye sahip midir?
Kadını kadın, sanatı sanat, sporu spor olarak göremediğimiz, insanları da insan olarak göremediğimiz sürece hakkını aramaya çalıştığı için nice Münire Çimenleri, henüz gençliğinin baharında sevdiği için Hatice Fırat'ları, Ayşe Paşalı'ları, çeşitli sorunlar yaşayan Nurseli İdizleri, Sevdiği antrenörü olduğu için onunla evlendiği halde Süreyya'ları böyle öldürür ve yok ederiz.
Şiddeti, yaşarken öldürmeyi, yok etmeyi çok seviyoruz. (2002-2012 yılları arasında kayıtlara geçen, öldürülen 4140 kadın)
Bu kadın ölümlerini gerçekleştiren iki seri katil vardır.
1-Tarihin karanlıklarında yaşayan, aydınlanmamış, cehalet esiri, insan olma evrimini tamamlamamış Türk Erkeği ile,
2-1.maddede tanımlanan erkeklerin yaşadığı, Ortaçağ skolastik düşünce biçimiyle yaşamını 21.yüzyılda devam ettiren Türk Toplumudur.
İtirazı olan varsa söylesin, Lütfen!
Nizamettin BİBER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder