11 Mart 2017 Cumartesi

Bir yurttaş oluşturmak


Cumhuriyetin 92.yıldönümü için düzenlenen kutlamalar bir Ulusun devlet oluşum ve devamındaki sürecinde birey olarak yurttaş, ya da eski kullanım biçimi ile vatandaş kimliğinin oluşumu ve Cumhuriyet’in yurttaş örüntüsü üzerine inşasını gündeme getirmek istedim.
Osmanlının reayadan, (bir hükümdarın yönetimi altındaki halk) Tanzimat’la ahaliye, II. Meşrutiyetle birlikte halka yönelişi, birey düzeyinde de benzer bir çizgiyi izlemiştir. Kuldan bireye, bireyden ise yurttaşa varılmıştır. Toplum ve birey arasındaki bu birliktelik, aslında sosyolojik olarak çağdaş bir toplumun genelinde izlediği ana çizgidir.
Cumhuriyet’e yöneliş beraberinde örgütlü toplum anlayışı, hak ve özgürlükle donanımlı bir yurttaş kimliğini getirmiştir. Bir başka ifade ile “sivil toplum”a yöneliş, uluslaşma süreci ile uyum içinde yürümüş, Tanzimat sonrası kristalleşmeye başlayan bir dizi temel hak ve özgürlükler kulu bireye dönüştürmüştür. Anayasal bir düzen olan meşrutiyetle birlikte kamuoyunun oluşumu ve siyasetin genişlemesi vatandaş kimliğini ortaya çıkarmıştır. Meşrutiyet seçimlerinde ünlü hatipler vatandaşa seslenmiştir. Bundan böyle siyasi ve bir ölçüde toplumsal ekonomik hak ve özgürlükler donatılmış yeni bir kimlik ortaya çıkmaya başlamıştır.
Ancak, Osmanlı bir İmparatorluktur. Anayasal vatandaşlık kavramı sağlıklı olmasına karşın etkin kesitler ve Batı’nın dinsel kaygılarla bu kesitler üzerine nüfuz kurma emelleri anayasal vatandaşlığı kısa bir sürede dar bir dinsel boyutlu kimliğe dönüştürmüştür. Bundan böyle Osmanlının son dönemlerinde Müslümanlar ve gayri Müslimler vardır. Osmanlı “Vatandaşı” anlayışı kök salmamıştır. Cumhuriyet kurucuları bu açmaza bir çözüm getirmek kaygısı taşımışlardır. Kurucular tarafından devlet din karşısında yansız bir konuma sokulmuş ve vatandaşın eşit koşullarda hak ve özgürlüklerden yararlanan, yurdu ile özdeşleşen bir yurttaş oluşturulmak istenmiştir. Bundan böyle etnik ve dinsel kisvelerin ötesinde bir üst kimlik olarak yurttaş vardır ve bu “Türk Vatandaşı”dır.
Yurttaşlık, toplumsallaşma süreci edinilen bir kimlik olup, gecikmiş uluslaşma nedeni ile merkezi otoritenin yönlendirilmesi ile meydana gelmiştir. Bu Ulusumuz için de geçerli bir yargıdır. Başka bir ifade ile Yurttaşlık Türkiye gerçeğinde devletin biçimlediği bir kimliktir. Osmanlı’da “Malumat-ı Vataniye” ya da vatan bilgileri bu yolu açan sürecin başıdır. Yurt bilgisi, yurttaşlık bilgisi, vatan için medeni bilgiler, vatandaşlık, Cumhuriyetle birlikte toplumsallaşma sürecinin temel kavramlarıdır.
Siyası boyutu ile yurttaş kimliği “ittihad” gerektirdiğinden Meşrutiyet Okullarında “Rehber-i ittihad” okutulurdu. Cumhuriyete doğru ise yurttaş hukuk ortamında bu birliğe çekilmeye çalışıldı. Bundan böyle ise kilit sözcük “tehvid”ti. Eğitimin, adaletin, hatta ölçü ve para birimlerinin ulus ölçeğinde birleştirilmesi yurttaşın eşit hak ve özgürlüklerle donatılmış bir kimliğe bürünmesine neden olmuştur. Yurttaş, bundan böyle ırk, din, dil, sınıf ayrımı gözetilmeksizin “Türk Vatandaşı”dır. Her tülü ayrımcılık ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Bey, paşa, efendi gibi ünvanlar bile görünürde eşitliği bozan unsurlardır. Cumhuriyetin bundan böyle bay ve bayan vatandaşı vardır. Farklılık toplumsal cinsiyet düzeyindedir.
Bu kimlik doğal olarak romantik nüveler de taşır, yurttaşa güven vermek adına o daima yüceltilmiştir. Kurucu etkin ırk üzerinden sloganlar ve söylemler geliştirilir.
Yurttaşı güvence altına alan ise çağdaş toplumların birleştirici gücü olan hukuktur. Bu nedenle Yurttaşın inşasında hukukun ayrı bir yeri vardır. Cumhuriyetin hukuk reformları bu işleve yönelik hamleler yapar ve dinden arındırılmış, laik, hukuk normları yurttaşa geniş bir özgürlük alanı açar. Ancak, iki dünya savaşı arası dönem bir “bunalım” evresi olarak değerlendirilmelidir. Yurttaş, Ülkesi ile bütünleştiği oranda kimliğini bularak toplumla örtüşür. Toplumdan arındırılmış bir yurttaştan söz edilemez, bu nedenle Ziya Gökalp’e göre “Fert yok cemiyet var”dır. Tek tip yurttaş kimliği bazen özgürlüklerle çatışsa bile yurttaşların öncelikle devletine sadakat göstermesi beklenir.
Cumhuriyet devrimleri, yurttaş kimliğinin hak ve özgürlükler adına kazanımlarının ortak paydasıdır. Cumhuriyet için önce simgeler oluşturulur, dış görünüş ve görsel boyut giderek derinlik kazanır. Bundan böyle şapka, giyim kuşam, Latin harfleri ve bir dizi görsel öğe yurttaş kimliğinin tuğlalarıdır. Belki de Osmanlı’dan kopuşun en belirgin göstergesi bu dışavurumcu yurttaş arayışıdır.
Cumhuriyetin erkek ve kadın yurttaşı yeni devrimlerle inşa edilen yeni dış görünümü ile kamusal alana açılır.
Cumhuriyet yurttaşı “tehvid”in, ya da Üniter bir arayışın ürünüdür. Cumhuriyet, öncelikle ortak paydaları aramıştır. O nedenle ilk evrede çoğunluk ve farklılık geri planda yer alır. Tüm yurtta okullarda aynı müfredat uygulanır. Hatta devlet tüm ders kitaplarını bizzat sağlar. Tek parti dönemi dışa duyarlılık gösterir. İçerde ise yekvücut bir yurttaş kitlesi hedeflenmektedir.
Ancak; tüm bu türdeşliğe karşın ortak payda oluştukça çoğulculuğun maddi tabanı da biçimlenmektedir. Eğitim, önceliğe alınmıştır. Okuyarak yurttaş olunur, sağlıklı kalınarak ta yurttaşlık görevi yerine getirilir.
II.Dünya sonrasında Türkiye çok sesli demokrasiye geçerken işte bu yurttaş birikimini temel alır. Bundan böyle siyasi tercih gündemdedir. İktidar-muhalefet ikilemi yurttaşa siyasal yeni bir kimlik kazandırır.
“Yurttaş, artık farklı düşünebilen ve iradesini ulus düzeyinde ifade edebilen bir bireydir.” Yurttaş, giderek kitleden ayrışır. Farklı düşünebilir, yazabilir, kendini ifade edebilir. Kuşkusuz bu farklılığın kazanımı kolay olmamıştır. On yıllarca devlet güçlü kimliği vurgulanmış, birey olarak vatandaş toplumsal iradenin bir uzantısı olarak biçimlenmiştir. Bundan böyle temel hak ve özgürlükler bireyin kendi alanıdır, kişiliğini serbestçe geliştirebilir. Siyasal hak ve özgürlükler, giderek ekonomik ve toplumsal hak ve özgürlüklerin önünü açar. Yönetimlerin, farklı düşünen yurttaşa karşı tavrı ancak zamanla yumuşar. Geçiş sorunsalı “suç ve ceza” öykülerinin konusu olur. Yurttaş yargılanır, hapse girer, ama her geçen yurttaşın yaşam alanı genişler. 60’lı yıllara baktığımızda bu alanda göz ardı edilmeyecek kazanımlar elde edilmiştir.
92.yıllık bir Cumhuriyet geçmişine bakıldığında ise son kertede Cumhuriyet kendi yurttaş kimliğini oluşturmuştur. Bu oluşum sürecine laik toplum anlayışı özellikle toplumsal cinsiyet açısı önemli rol oynamıştır.
21.yüzyılda Ülkemizde süreç içerisinde demokrasimiz yaralar almış olsa zedelense dahi Cumhuriyetimiz ile onun temelini oluşturan Yurttaşımız bir bütündür.
Nizamettin BİBER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder