ABD’li sosyolog,
sanayi toplumlarında bireylerin toplumsal davranış biçimlerini inceleyen David
Riesman’ın üç ayrı karakterini Ünsal Oskay kısaca şöyle açıklıyor;
İçselliğince-yönetimli kişi, toplumsallaşmaya açık, yatkın buna zorunlu olan kişidir.
Gelenek-yönetimli kişilerde, ilk yetiştirilmelerinde kendilerini eğiten ana
baba aracılığı ile toplumsallaşmaktadırlar. Başkalarınca-yönetimli insan,
kendini “kişi” olarak tasarlamakta güçlük çekmekte, davranışlarını da her zaman
başkalarının onaylayıp onaylamayacağını göz önünde tutmaktadır.
Eric Fromm’un
“pazarlayıcı adam”, Mills’in “bilinmedik yere ayak basmayan adam”, Arnold
Green’in “orta sınıfın gelişmemiş oğlan çocuğu” dediği bu yeni insan, günümüzde
ana babalarının yanı sıra, kültürünü de arkadaşları ile edinmekte, yaşamını zorunlu
olarak kitle iletişim araçları ile sürdürmektedir.
Riesman,
İnsan üzerine büyük emek harcamış Tolstoy’un Anna Karanina’sındaki tiplerden
biri olan Stepan Arkadyeviç’i çağımızın insan tipinin tahlilini yapabilmemiz
için kitaptan şu alıntıları yapar;
Stepan
Arkadyeviç, öylesine aşırı olmayan, çoğunluğun görüşlerini yansıtan liberal
gazetelerin birinin meraklısı idi, onu okurdu. Ve bilime, sanata, siyasete,
kendisine kalsa, pek ilgi duymazdı; ama çevredeki insanların çoğunluğu
tarafından beğenilen gazetesinde de tutulduğunu gördüğü görüşlere, bunlar hangi
konu ile ilgili olurlarsa olsunlar, inandı mı inanır; ancak, çoğunluğun artık
bunlara inanmaz olduğunu görünce, inanmayı bırakırdı. Daha da doğrusunu
söylemek gerekirse, çoğunluğun değiştirdiklerini kendisi de pek anlayamadan
öylece değiştirirdi kafasında.
Stepan
Arkadyeviç, siyasal kanaatlerini ya da görüşlerini de giyeceği paltonun,
şapkanın biçimini nasıl kendisi seçmiyor, herkes nasıl giyiyorsa onlardan alıp
giyiyorsa, siyasal kanaatlerini ya da görüşlerini de benimsemesi uygun
olacakmış gibi gördüklerinden öğrenip benimsiyordu. Ve toplum içinde yaşaması
gereken biri olarak -belirli gereksinimdi bu- insanın görüşlerinin olması, onun
için, şapkasız olamaması, olamayacağı gibi bir şeydi. Tutucu görüşleri değil de
çevresindeki çoğu kimselerin sahip olduğu liberal görüşleri tutmasının da bir
nedeni varsa, bu, liberal görüşleri akla daha yatkın şeyler bulmasından değil,
liberal görüşlerin yaşadığı hayata daha yakın düşen şeyler olmasındandı.
Liberalizm de,
zaten bunun için bir alışkanlık olmuştu. Stepan Arkadyeviç için ve şimdi,
kafasında hafiften bulutlar dolaştıran, akşam yemeğinden sonra tüttürmeyi
sevdiği sigara gibi, okuduğu gazetesi olmadan yapamıyordu.
Geleneksel
sanayi toplumu için, yaşanması da, yaşatılması da güç, gereksiz, hatta akıl
dışı kabul edilmekteydi. Günümüzde, içselliğinden yöneltimli kişiler de gelenekçi
yöneltimli kişiler azalmakta bunların yerine Stepan Arkadyeviç’lerin
oluşturduğu başkalarınca yöneltimli insanlar gelmektedir. Dolayısı ile bugün
yaşadığımız hayatta hepimiz biraz Stepan Arkadyeviç değil miyiz?
Son söz;
“Modern çağın
insanı, karar verme, seçim yapma özgürlüğünden mahkûmdur.” Nizamettin Biber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder