21.yüzyıl bireyin sorunları dolayısı ile toplumların sorunlar yüzyılıdır. Toplumlarında bireyler gibi belli kişilikleri, ihtiyaçları, sevinçleri, sorunları vardır. Nasıl hiçbir sorunu olmayan canlı bir bireyin varlığı düşünülemezse, sorunsuz toplumda düşünülemez. Fakat bu sorunların sayısı ve şiddeti azaltılabilir, daha sağlıklı bir toplum için toplumsal sorunların artmaması, önlenmesi yolunda önlemler alınabilir.
Toplumun bir kesiminin günlük hayatını zorlaştıran, olumsuz yönde etkileyen ve yaşamın olağan sürecini sekteye uğratan etkilere toplumsal sorun denir. Başka bir deyişle Toplumsal çevrenin koşullarından doğan ve kimi toplumsal değerler bakımından sakıncalı sayılan, düzeltilmesi için de toplumsal güç ve araçların kullanılması gerekli olan durumdur.
Suçlar, ruh hastalıkları, kentleşmenin yarattığı sorunlar, alkolizm, intiharlar, uyuşturucu kullanımı, yaşlıların sorunları vb. tüm insanlığı ilgilendiren sorunların yanı sıra, ulusların, ya da küçük toplulukların bir kesimini ilgilendiren, kendine özgü değişik şiddette ve çeşitli boyutlarda toplumsal sorunlara rastlamak mümkündür. Gizli ve açık işsizlik, rüşvet, yolsuzluk, devlet kaynaklarının optimal kullanılamaması, eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliğinin olmaması, toprak dağılımındaki dengesizlik, yoksulluk, köyden şehire göç, gecekondu sorunu, terör, kaba kuvvet ve tedhişçilik, mafya, zengin ile fakir arasındaki gelirin sürekli açılması, ekonomik düzenlemelerle ilgili sorunların çözümüne, toplumun büyük çoğunluğu tarafından ihtiyaç duyulmaktadır. Toplumsal soruna karşı bireyin tavrı nedir?
İlgisizlik; Genellikle insanlar, kendi kişisel yararlarına dokunmayan sorunlara karşı ilgisizdiler. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesini izleyenleri, ilgisiz kaldığı sorun, çok geçmeden kapsamı içine alabilir.
Duyarlılık; Bazıları, Sorunların, Kurumların iş yapamamanın bir ürünü olduğu gerçeğine dikkat etmeksizin, insanı duyguların verdiği duyarlılıkla, sorunun görünen acıklı kısmı ile ilgilenerek yüzeysel bazı çözümler arama çabası içerisine girerler. Balık tutulmasının öğretilmesi yerine balık verirler, birkaç parça giyim eşyası ve birkaç çift ayakkabı toplayarak, sınırlı oranda, yoksullara, düşkünlere dağıtırlar.
Gerçekleri saptırmaya çalışma; Toplumsal sorunların sürdürülmesinden yarar sağlayanlar ve sorunların doğurduğu kriz dönemlerinde hak etmedikleri yetkiler elde edenler, dikkatleri gerçek sorunlardan başka yöne saptırma çabası içine girerler. Genellikle bu tipler, toplumsal sorunları gerçekçi olarak dile getiren kişileri, ya da Kurumları, halkın duyarlı olduğu konularda, her türlü iftira ve yalanlarla yıpratma yolunu seçerek sorunların daha da kronik olmasına neden olurlar. Amaçları sorunları çözmek değil bulanık ortamda yararlarını, oportünist çıkarlarını sürdürmektir.
Sosyal Tavır; Soruna bilimsel açıdan yaklaşanlar, sempati duymanın sorunların çözümünde etkili olmadığının farkındadırlar. Bilimsel yöntemi izleyenler, sorunların çözümü için olayların gerçek nedenlerine inilmesi gerektiğine inanırlar. Bilimsel yöntemi tercih eden politikacılar, yöneticiler ve diğerleri, toplumsal sorunlar karşısında;
1) Sorunun ne olduğu, 2)Sorunla ilgili olayları ve Kurumları, 3) Soruna karışmış olan diğer yargılarını, 4)Soruna çözüm getirecek sorunların neler olduğunu, 5) Büyük kitlelerin yararına uygun olarak istenilen sonucu yaratacak değişikliklerin, reform tipi çalışmaların ne olacağını araştırırlar. Sorunların çözümü için seçilen en uygun seçeneğin uygulamadaki işleyiş derecesine göre sürekli değerlendirmeler yaparak, uygulamalar sonucu koşullar gerektirdiğinde, çalışmaları değişikliğe açık tutarak soruna toplum yararına çözümler ararlar.
Ülkemizdeki toplumsal sorunlar, çözümü için zamanında bilimsel önlemlerin alınmadığı sorunların oluşturduğu yeni sorunlardır. Bu sorunlar, gelişigüzel palyatif, yüzeysel önlemlerle çözülemez. Bilimsel yöntem, farklı fikirlerin gerçeğe uygun olasılığını göz önünde tutar. Uygulamadan alınan sonuçlara göre değerlendirmeler yaparak kapıları gelişmeye ve değişikliğe açar. Sorunları, kişilerde değil, o kişileri biçimlendiren, kültür örüntüsünü oluşturan toplumsal Kurumların eskimiş ve yanlış işleyen yapılarında aramayı ön görür.
Ulusu sevmenin, gerçek Ulusçuluğun yolu sosyal tavrın bilimsel olmasında yatar.
Nizamettin BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder