21. yüzyılın en önemli sorunlarından birisi küresel yaşlanmadır. DSÖ yaşlılığı “Yaşamsal fonksiyonların sürekli azalması, tüm organizmanın verimliliğinde görülen azalma, çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması” olarak tanımlamıştır. 65 yaş genel emeklilik yaşı olduğu için, birey sosyal güvencelerden yararlanmaya, başladığı için bu yaş sosyal ve ekonomik yaşlılığın da başlangıcıdır.
DSÖ, 65 yaş ve üzeri bireyleri “yaşlı” olarak tanımlıyor. Yaşlılığın seyrine ve vücut fonksiyonlarında oluşan değişikliklere göre yaşlılar; 65-74 yaş arası “genç yaşlılar”, 75-84 yaş arası “yaşlılar” ve 85-89 yaş arası “yaşlı yaşlılar” veya “ileri yaşlılar” 90 ve üstü ise ihtiyarlık olarak sınıflandırmıştır.
Dünyada 60 yaş ve üstü 600 milyon civarında insan varken bu rakamın 2050’de 1,2 milyar olacağı tahmin edilmektedir. Önümüzdeki 25 yılda 65+ yaşlı nüfus %88 artacak, çalışan nüfustaki artış %45 olacaktır. Ülkemizde 1935 de 65+yaş nüfus %3,88 iken, 2010 da bu oran %7,1(TUİK), 1935 de ortalama yaş 21,2 iken 2010’da bu 27 dir.
Toplumlar yaşlı popülasyon açısından 4 gruba ayrılırlar: 1-Genç toplumlar: 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfusa oranının %4’den az olduğu toplumlar, 2-Erişkin Toplumlar; 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfusa oranının %4-7 arasında olan toplumlar 3-Yaşlı Toplumlar; 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfusa oranının %7-10 arasında olduğu toplumlar (Kanada, Avustralya, Japonya gibi), 4-Çok Yaşlı Toplumlar; yaşlı nüfusun tüm nüfusa oranı %10’un üzerinde olan toplumlar. Bu toplumlarda fertilite çok düşük orandadır ya da genç nüfus göç etmiştir. Gelişmiş Avrupa Ülkeleri genellikle bu gruptadır (Norveç, İsveç gibi) (2,8).
Yaşlanmaya bağlı olarak, insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişikliklere biyolojik yaşlılık, buna bağlı olarak organlarda meydana gelen değişiklere fizyolojik yaşlılık, kişinin kendini yaşlı hissetmesine bağlı olarak yaşam görüşü ve yaşam şeklinin değişmesine duygusal yaşlılık, aynı yaşta olan bireylerle karşılaştırıldığında toplum içinde fonksiyonların devam ettirilmesine ise fonksiyonel yaşlılık denir.
Yaşlılıkta fizyolojik değişiklikler; Görme, işitme, iskelet sistemi, beyin ve prostatta değişme, menapoz ve andropoz fizyolojiktir. (Önceki yıllardaki sağlık olayları vb de etkiler), Akciğerde elastisite azalır, kaburga kıkırdakları kemikleşir. Damarlarda ateroskleroz oluşumu artar. Kalp, karaciğer, böbreklerde bağ dokusu artar. Sindirim kanalı peristaltizmi ve sekresyonları azalır. İskeletin mineral içeriği azalır. Kas dokusu azalır, yağ oranı artar. Duyu organları zayıflar. (80 yaşta beyin ağırlığı % 17 azalır) Hormonlar azalır. Glükoz toleransı azalır. Bazal metabolizma düşer. Uyku düzeni değişir
Sosyal yaşam değişiklikleri; Ev içi ve ev dışı yaşamda kısıtlılıklar, Sosyal çevrede daralma, Eş kaybı, Gelirde azalma ve Sosyal statüde gerilemeye bağlı olarak birçok sosyal aktiviteden vazgeçme, Sağlık sorunları nedeniyle bakım ve desteğe gereksinim duyma (en çok kişisel bakım, ev işi, yemek hazırlama, vaka yönetimi, evse sağlık bakımı), İşe yaramama duygusu
Yaşlılıkta yaşanan sorunlar; Barınma sorunu, Ekonomik sorunlar, Sağlık sorunları, Yaşlılığa uyum sorunlarıdır.
Dünyada yaşlı oldukları halde başarılı örnekler vardır;
Mikelanj, St. Peter’in kubbesini 70 yaşında bitirmiştir.
Sofokles, Kral Oedipus’u 80 yaşında yazmıştır.
Goethe, Faust’u 80 yaşından sonra tamamlamıştır.
Gladstone, 84 yaşında 4.’cü kez Başbakan olmuştur.
Handel, Haydn ve Verdi ölümsüz melodilerini 70 yaşından sonra yazmıştır.
Hobbes, 91 yaşında dek yazmayı sürdürmüştür.
Franklin, 81 yaşında Anayasa Kurulunun etkin bir üyesi olarak çalışmıştır.
Jefferson, 83 yaşındaki ölümüne dek etkin işler yapmıştır.
Tennyson, 80 yaşına dek şiir yazmayı sürdürmüştür.
Churchill, 77 yaşında Başbakan olmuştur.
“İnsan, yaşlanınca gençliğinden daha çok iş yapmalıdır.”
Goethe
Ülkemizde yaş ortalaması şu anda 28,5’tir. 65 yaş üzeri grup ise nüfusumuzun %7’sini oluşturmakta, Türkiye’de yaklaşık 6 milyon yaşlı insan bulunmaktadır. Bu sayı 2025 yılında 9 milyona, 2050 yılında ise 18 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
Yaşlılıkta Birincil Korunma Önlemleri; Beslenmenin düzenlenmesi, sigara ve alkolden uzaklaşma, spor yapma, kazaların önlenmesi, zihinsel aktiviteyi artırma, sosyal aktivitelere devam etme, hormonların ve ilaçların doğru kullanılmasıdır.
Yaşlılık hastalık değildir. Sağlıklı yaşlanma olasıdır. Yaşlılıktaki sağlık sorunlarının çoğunun temelinde çevresel faktörler ve önlenebilir nedenler vardır. Çözümde; Sosyal devlet anlayışı içerisinde sağlığı geliştirici, koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici hizmetler bir arada düşünülmelidir. Yaşlılarda yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin bilinmesi yaşlıların sağlığı koruyucu ve geliştirici davranışlar sergilemelerinde, topluma kazandırılmalarında ve mutlu olmalarında önem taşımaktadır. Yaşlılar için yaşamın uzunluğundan çok kalitesinin önemli olduğu unutulmamalıdır.
“Yaşlılığa karşı en mükemmel ilaç, bilgili ve erdemli olmaktır.” Cicero
Bu yazının yazıldığı MB alanında da DSÖ’nün tanımladığı yaş aralıklarında olduğu halde, nice başarılı bloggerların varlığına hepimiz tanığız ve onları çok seviyoruz.
Nizamettin Biber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder