Kişisel
olarak çok zeki sayılmam. Hatta tipik saf Anadolulu tanımına uygun biriyim.
Emeğe çok inanırım, okurum, sürekli bir öğrencilik halim vardır. Olayları,
olguları analitik değerlendirmeye çalışırım
İnsan
ilişkilerim iyidir ekonomik nedenlerden mi bilmiyorum ama çok sosyal biri
sayılmam. Hayatta en çok imrendiğim kişiler bilgi sevici, entelektüellerdir.
Ancak esas kıskandıklarım ise doğadaki tüm canlıların hayatına karşılıksız
olarak dokunanlardır.
Sosyal
medyayı çok sert bir şekilde eleştirsem de bu alanda çok değerli ilginç, örnek
insanlar tanıdım.
Bunlardan
üç kişiye değinmek istiyorum;
Burçin
Can; onlarca kedi ve köpeğe evinde bakan yüzlerce hayvanı da dışarda besleyen,
hayvanların mutlu, sağlıklı olabilmeleri için gecesini gündüzüne katarak
mücadele eden onlarca kötülükle, kötü insanla baş eden, çevresindeki tüm hasta hayvanları
tedavi, ettiren kocaman yürekli genç bir kadın.
Agop
Kuyumcuoğlu; kendi olanakları ile felçli hasta hayvanlara yürüteç yapan, Atölye
kuran, karşılıksız olarak hayvanların mutluluğu, onların hayatını
kolaylaştırmak için var gücü ile çaba harcayan, yürüteç yapan müthiş bir insan.
Aslan yürekli bir Adem oğlu.
Var
olsunlar, bin selam olsun!
Zaman
içerisinde daha önce hiçbir şekilde adını duymadığım Orta Doğunun dini
geleneklerinden birisi olan ezidiliği duydum, Vikipediada birkaç makale
okuyarak konu hakkında bilgi edinmeye çalıştım.
Kuruluşumuza
taahhüt işi yapan Sosyolog Ferhat bey, MSÜ’de hazırladığı Ezidilerle ilgili
yüksek lisans tezi hakkında bana tafsilatlı bilgi vermişti.
Geçen
hafta Güngören Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı dostum Kenan Yerlitaş’ı
dernek merkezinde ziyaret ettim. Ziyaretimde dernekteki kitap rafından Esat
Korkmaz’ın araştırması olan “Ezidiler” gördüm, okumak için aldım.
Sosyal
medya genellikle imajinel kimlik sunumu alanı, makyaj yapan, güneş kremi
sürerek güneşlenen resim çekip paylaşanlar, çiçek, böcek ve yediği yemeği
gösterenlerin bir de siyasi eleştiri adı altında paylaşımların yoğunlaştığı bir
mecra. Bana da okuduğum kitapları paylaşma rolü verilmiş.
Belki
de sosyal medya arkadaşlarımın arasında en çok takdir ettiğim kişi; Yusuf
Sığıngan hoca araçlığı ile arkadaş olduğum Iğdırlı, Dr. Yazar Mehmet Kum’dur. O
eğitimin toplum için motor gücünü gelişmeye olumlu katkısına inanmış,
bölgesinde yüzlerce kardelene, yoksulluğun pençesine düşmüş insanlara dokunmuş
zamanımızın Robin Hood’udur. Kendisi ne kadar övülse azdır, yoksul, çaresiz
insanlara yardım etmeyi görev saymış erdemli bir insan o. Kütüphaneler kuruyor,
kitap toplayarak dağıtıyor, çocukların ihtiyaçlarını karşılıyor.
Biliriz
ki bireyi biçimleyen en önemli faaliyet, eğitimdir. Bireyin kişiliğini
geliştiren, davranışını olumlayan eğitime doğrudan katkı sunarak insana dokunanlar
en önemli muteber insanlardır.
Mehmet
Kum daha önceleri Mozalan isminde öykü kitabını yayınlamıştı. Henüz basımı
tamamlanan “Son Ezidi” roman kitabı satışa sunuldu. Okuyucusu bol olsun, tebrik
ederim. Kalemine dimağına sağlık, temin edip, okuyup, eleştirip,
yorumlayacağım.
Bölgesinde
dokunduğu tüm canlar adına kendisine tekrar teşekkür ederim.
21.yüzyılda
yaşıyor olsak bile Anadolu’da Orta Çağın düşünsel kodları ile hayatını idame
ettiren, bin bir sorunla boğuşan yoksulluğun girdabına girmiş insanın
coğrafyanın makus tarihini yenmek için Ülkemize binlerce, on binlerce Mehmet
Kum gerekmektedir.
Köy
Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un söylemi ile; “Ülke ve Ulus,
kitaplardan öğrenilmez. Aydın olarak Anadolu’ya gideceksin, köylerde
kalacaksın, dertlerine ortak olacaksın. Bu toprak, o zaman bize vatan olur.”
Mehmet
Kum’un “Son Ezidi” kitabını okumanızı öneriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder