Aynalardan
korkan bir yazar olarak biliniyordu. Jorge Luis Borges, 35 yaşında
Alçaklığın Evrensel Tarihini yazdığında henüz gözleri görüyordu. Büyülü
gerçeklik akımının önde gelen isimlerindendi. Gerçekle hikâyeyi şimdiye kadar
ondan daha iyi betimleyen olmadı. Hatta 1955’te Arjantin Devlet Kütüphanesi
Müdürüyken görme yetisini tamamen kaybetmesini doğal bir gerçeklik olarak
kabullendi. Bu durumu “Bana aynı anda hem 800.000 kitabı hem de karanlığı veren
Tanrının muhteşem ironisi” olarak tanımlamıştı.
Babasının
kör olması zaten kalıtsal nedenlerle gözlerinin bozuk olması sonucu Borges
körlüğü soğukkanlılıkla karşılamıştı.
Yıllarca
yazın dünyasında anlaşılmamaktan doğan bir yalnızlık çeken ve gözlerini
kaybetmesi ile önce derin bir umutsuzluğa hatta bunalıma sürüklenen de Cemil
Meriç’ti. 38 yaşında merdivenlerden inerken yakalamıştı onu karanlık. Eşine “Feyziye,
ışıklar mı söndü? diye seslendiğinde onun için ışıklar yanmayacaktı artık. Görme
yeteneğini Borges’ten bir yıl önce gözlerini kaybetmişti. Kitaplarını okşayarak
kederli, üzgün günler geçirdi. Bir dizi ameliyatlar ve sonuçsuz tedaviler
yaşadı. Ancak yılmadı. Tıpkı Borges’in kitaplarını yazmasına yardım eden
kadınla evlenmesi gibi onun da hayatına bir kadın girdi; Lamia…
1976’da
yayınladığı “Bu Ülke” kitabı için “Bana öyle geliyor ki bu hayata bu kitabı
yazmak için geldim” demişti.
Daha
önceden ışığı ve rengi tanıyan yazın dünyasının bu iki düşün insanı, karanlığa
gömülüp yok olmamıştı ama yaşadıkları onca trajediye rağmen düşünce eserleri
üretmeye devam etmiş, üretkenlikleri hiçbir zaman bitmemişti.
14
Haziran 1986 yılında Borges, tam bir yıl sonra da 13 Haziran 1987 yılında da
Cemil Meriç hayata gözlerini yummuştu. Görmeyen gözlerin berrak zihnin iki
kalemi, zihinleri aydınlatmaya devam ediyordu.
Eserlerinde
karanlığın yoğun aydınlığı ışıl ışıl ışıldıyordu.
Nizamettin
BİBER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder