Var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması olarak tanımlanan felsefeye ülkemizde olumsuz yaklaşılır. Felsefeciye üşütük, komünist, dinsiz gözü ile bakılır. Çok değersiz bulunur, tehlikeli görülür. Sadece bizde değil felsefeye iyi gözle bakmayan seçkin, elit kişilerde olmuştur. Örneğin J.J. Rousseau “…Yalnız şunu soracağım felsefe nedir? En tanınmış filozofların kitaplarında bulduğumuz nedir? Onları dinlerken insan kendini, bir Pazar yerinde avaz avaz çağıran bir sürü madrabaz arasında sanır; her biri bana gelin, bana gelen aldanmaz diye bağırır durur” der
Felsefeyi olumlayan görüşler az değildir. Descartes “Felsefesiz yaşamak gözü kapalı yaşamaktır.”, Claude Bernard “Jimnastik sayesinde bedenimiz güçlendiği gibi, bir zihin jimnastiği sayılan felsefe sayesinde de aklımız güçlenmektedir.”
Pascal “Felsefe ile alay etmek felsefe yapmaktır.” der.
Felsefeden kurtuluş yoktur, felsefe yamak, insanın doğası gereğidir. Adeta buna zorunlu kılınmıştır.
Aristo “Felsefe yapma gereklidir diyorsunuz, o halde felsefe yapak gereklidir. Felsefe yapmamak mı gereklidir diyorsunuz, bunun için de felsefe yapmak gereklidir.”
Fransız Filozof Jules Lachelier, felsefe öğrenimini tamamlayıp Toulous’a tayın ediliyor. İlk derste felsefe nedir? diye soran; öğrencilerine onların hayretleri arasında “bilmiyorum” diyor. Olay, şehre yayılıyor, kahve evlerde alay konusu oluyor, diyorlar ki, Paris’ten bir öğretmen tayın edilmiş daha öğreteceği disiplinin ne olduğunu bilmiyormuş. Sokrates’in “Bir şey biliyorum, o da hiç hiçbir şey bilmediğimdir.” Ne kadar anlamlı ve düşünmeye değerse Lachelier’nin felsefe nedir? sorusuna verdiği ‘bilmiyorum’ yanıtı da o kadar anlamlı ve düşünmeye değerdir.
Lachelier’nin felsefenin ne olduğunu bilmiyorum demesi, onun herkesin üzerinde anlaşabileceği genel geçerli olan, kesin bir tanımının yapılamaz olduğunu belirtmek için olsa gerektir. Lehinde ve aleyhinde o kadar çok söz söylenen, dersi, hocası olan bir alanın mutlaka tanımı olmalıydı. Felsefe anlayışları zamandan zamana, hatta filozoftan filozofa değiştiği için genel geçer bir tanım yapılamıyor. Ancak felsefenin ortak noktaları yakalanarak ilgilendiği alanlar açıklanabilir.
Jaspers, felsefenin doğuşunu 3 nedene bağlayarak, onları şöyle açıklıyor.
1-Hayret; Platon ve Aristo felsefenin doğuş sebebi olarak hayret duygusunu gösterir. Yıldızları, güneşi izleme, insana evrenin incelenmesini telkin ediyor. İnsan yabancı gördüğü şey karşısında hayret ederek onun ne olduğunu bilmek ister. İnsan doğası gereği bilme arzu ve gücüne sahiptir.
2-Şüphe; İnsan gerçeğin bilgisi karşısında şüpheye düşer. Aynı konuda görüşlerin oluşu ve duyu organlarının aldanması, şüphe kamçılayıcı unsurlardır. İnsan da kesin bilgiyi elde etme eğilimi de vardır, bunun kamçısı da şüphedir.
3-İnsanın sarsılması; İnsan dış dünyanın bilgisi ile uğraşırken kendisini unutur. Dikkatini kendi üzerine çekince sarsıntı geçirir.
Böylece; Hayret, platon ve Aristo’yu varlığını aramaya sevk etti. Şüphe; Descartes’i şüphe edilemez kesin bilgiye yöneltti. İnsanın sarsılması, Stoacıları hayatın acılarından ruhun dinginliğine armaya yöneltti.
Nizamettin Biber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder