1 Ocak 2019 Salı

Taksim Ele geçirildi!


Kent meydanlarının iki önemli işlevi olduğu söylenebilir. Birincisi bir kent toplumu ve kültürü yaratmak; ikincisi de özgürlük ve demokrasi mücadelesinin platformu olmak.
İnsanoğlu uygarlık alanındaki bugünkü gelişmişliğini toprağa yerleşmesine, özellikle kentler kurmasına borçludur. Kentler, mekânın yazdığı tarihlerdir, zira her mekân bir doğa ve tarih kitabı gibi okunup yorumlanabilir. Kentler, doğa ve tarihin bilincidir. Onda tüm bir geçmişin, fiziksel çevrenin, psikolojik etkileşimlerin ve kaynaşmanın, farklı yaşam tarzlarının yansımasını buluruz. Kentler, uygarlığın ulaştığı bir aşaması olup, her uygarlık daha önceki kültür ve gelişmişlik seviyesi ile bulunduğu durumu karşılaştırır ve tarihsel akış içinde kendini yeniden adlandırır.
Şiirsel bir ifade ile Kentler bir ruha sahiptir. Onlar konuşur, mırıldanır, şarkı söyler, efsaneler üretir. Gündelik yaşamın ritmini ayarlar. Meydanlar, caddeler ve sokaklar bir dünya görüşüne açılır, bir dünya görüşüne bakarlar. Kent, en uç karşıtlıklardan yararlanmasını bilir, onu gayri şahsi ilişkiler ağında bir kurala, yasaya dönüştürmesi ve yaşamı farklılıklara tahammül edişiyle köylerden, kasabalardan ayrılır.
İnsanların bir araya geldiği, iletişime geçtiği, ortak aktiviteler ve eğlenceler düzenlediği meydanları ve kamusal açık alanları olmayan bir yerleşim alanı estetik değildir, demokratik değildir ve ne kadar büyük olursa olsun orası kent de değildir.
Taksim, İstanbul’un kentinin merkezi, meydanı, gösteri merkezi diye bilinir. Hak arayanların çıkıp gösteri yaptıkları bir alan özellikle emekçiler bu alanı merkez olgusu, iktidar erkine karşı fethetmek isterler.
Taksimi işçilere 1953 yılında DP yasaklamıştı. 1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramını kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul’a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK’in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanına gelmiş, Etap Marmara Oteli’nin (Bugün The Marmara Oteli) de üst katlarından kitlelere ateş açılması sonucu, 34 kişi hayatını kaybetmiş, 136 kişi de yaralanmıştı. Bu felaketten sonra Taksim gösterilere uzun süre yasaklanmıştı. Devletin Taksim tabusu ve yasağı nedeniyle sonraki yıllarda kutlamalar Taksim dışındaki meydanlarda devam etti. Zaman zaman Taksim gündeme geldiğinde ise her defasında “yasak” yanıtı veriliyordu. 2009 1 Mayıs’ında DİSK ve KESK yeniden Taksim’de kutlama için girişimde bulundu. Yine izin verilmedi Ancak bütün engellemelere rağmen binlerce insan barikatları aşarak Taksim meydanına çıktı ve 1 Mayıs’ı kutladı. Böylece Taksim yasağı kırılmış oldu. 2010, 2011 ve 2012’de Taksim’de yığınsal kutlamalar yaşandı. Sonrasında ise teknik nedenlerle gösterilere izin verilmese de Taksim irili ufaklı gösterilere sahne oldu.
Geçtiğimiz birkaç yıla kadar yılbaşı kutlamalar ile turist kadınlara karşı yaşanan tacizlerin sembolü, olan Taksim Meydanı’nda bu yıl bambaşka bir şölen vardı. Meydanda çoğunluğunu Suriyeli genç erkeklerin oluşturduğu kalabalıkların bayraklı-sloganlı 2019 kutlamaları dikkatleri çekiyor, bu konu paylaşım rekoru kırıyordu.
Taksim; bütün yaşanan gösteri ve dramatik olaylardan sonra, Ülkemizin emekçileri tarafından değilse bile;
Düşünce yapısı pek değişmeyen, Toplumları gelişmemişliğe, yılgınlığa ve sürekli bunalımlara mahkum eden sorunların nedenlerine pek bakılmayan, bunun yerine ya “Siyonizm” ya da “Emperyalizm” sorumlu olarak ilan edilen, Norveçlileri yaygın refaha kavuşturan aynı petrol, ülkelerinde diktatörleri, teokratik baskı rejimlerini, sosyal adaletsizlikleri üreten, Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, şeffaf devletin bulunmamasının nedenleri araştırmak yerine, “Dış güçlerin parmağı”nı arayan, Özeleştiri geleneği olmayan, “Ben nerede yanlış yaptım” sorusuna cevap aramak yerine Rakiplerim bana yanlış yaptırdı” önyargısı ile sorunlara yaklaşanlar, Batılı olmak konusunda toplumsal kararlılığı olmayan hatta bizi olumsuz etkileyen, resmi irademize, sosyopolitik kaderimize yön verenler tarafından,
Mumin Sekman’ın tanımı ile Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılayanlar, Dini yüceltip bilime kayıtsız kalanlar, Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı, imanı yüceltip aklı aşağılayanlar, Duyguları yüceltip mantığı küçümseyenler, Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılayanlar, Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duyanlar, “Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy verenler, imamları yüceltip, filozofları aşağılayanlar, Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılayanlar, Kendi çocuklarını Amerika’da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlayanlar, Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sananlar, Kurumsal çözümler üretmek yerine, karizmatik lidere tapanlar, Hatasından öğrenmek yerine, onunla duygusal bağ kurup hayatını bataklığa çevirenler, Standart sahibi olmak yerine, düştükçe “beterin beteri var” diye kendini avutanlar, Başına gelene katkısını görmek yerine, hep dış güçleri suçlayanlar, Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye zaman bulamayanlar, Kendi hayatında hiçbir başarısı yokken, sürekli atalarıyla övünenler, Sıkılmış bir yumruğun, açık bir elden daha güçlü olduğuna inananlar, yani Ortadoğulular tarafından ele geçirildiğinde milat, 2019 yılını gösteriyordu.
Nizamettin BİBER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder