Kadın
adına dünün vahşet tutan kâbuslarına birçok felsefe fikir ve din adamı da katılmıştı;
Platon “Kadın elden ele gezmelidir.”, Aristo “Kadın yaratılışta yarım kalmış
bir erkektir.”, Hesiad “Kadın, beladan başka bir şey değildir” diyordu.
Kadın
tarihte esir pazarında satılan bir köle idi. Azgın köpeklere atılmak, diri diri
toprağa gömülmek, odun yığınların üstünde ateşlenip yakılmak kadının kaderiydi.
Kadın, ruhsuz, kirli, pis, silahla avlanan, para ile satılan, hiçe sayılan bir
zavallı idi.
Çinlilerde
kadın insan olarak sayılmaz, ad bile takılmazdı, bir iki üç diye sayı ile
anılırdı. Japonya’da baba kızına istediği gibi tasarruf eder. Kızının vücudunu
para ile kiralar, bu hareket ahlaksızlık, namussuzluk değil, doğal bir gelir
olarak bilinirdi. Kadın ticaret metası olarak kullanılır, fuhuş yaptırılırdı.
Yunanlılarda
kadın mutsuz, bir kişiliği olmayan, toplumun içine çıkamayan, evde kilitli
duran mal gibi mirasçısı olurdu. Bir erkeğe en büyük küfür ise ona kadın
demekti.
Romalılarda
kadın, bir şehvet sediri olarak algılanır, başka bir şeyi ifade etmezdi.
Babasının kocasının veya bunların mirasçılarının malı, baba kızını kiraya
verir, satar, öldürebilirdi, kimse karışamazdı.
Orta
çağda kadın harp ganimetlerine dahildi. Yeniklerin silahları, diğer eşyaları
gibi karıları da yenenin hakkı olarak bilinirdi. Alınan şehirlerde, yapılan
yağmalarda kadın, askerlerin ilk hedefi olurdu.
Araplarda
kadın, çok zulüm hakaret görür, aklı eksik olarak tanımlanır, kız çocukları
diri diri toprağa gömülerek, öldürülürdü.
Mısırlılarda
hiçbir kadının cenazesi iğrenç bir şekilde kullanılmak üzere elden ele
gezdirilmeden mumyacıya verilmez gömülmezdi.
Musevilerde
kadın yok hükmündeydi.
Senegal’de
kadın, hayvanlardan çok daha ucuza satılırdı.
Avustralya’da
kadın, her gelen misafirin koynuna girmeye onu eğlendirmeye zorunlu tutulurdu.
Hıristiyanlıkta
kadına ne taraftan bakılırsa pislik görülmüş gibi davranılırdı. Kadın,
erkekleri felakete ve kötülüğe sürükleyen aldatıcı bir şeytan, insanlığı bütün
felaketlerinin sorumlusu olarak bilirdi.
Korsika’da
kadına insan gözü ile bakılmazdı.
İngiltere’de
kadınlar boynuna bir ip takılarak boyunduruk konarak pazarda satılırdı. Bir,
yarım liraya hatta bir kupa şaraba verilirdi.
İsviçre’de
kadına sürekli ufak bir çocuk gibi bakılır, kendini idare edemez olarak
görülürdü.
Türklerde
kadın erkek bir sayılırdı. Kadın erkeği ile beraber yan yana savaşırdı.
Eğer
tarih doğru ise kadına yapılan işkencelerden insanlığın yüzünün kızarması
gerekir. Tarihte dünün toplumu kadını çok hırpalamış, kadın düne kadın para ile
satılan bir mal olarak görülmüştü.
M.S.
2017’de kayıt altına alınan verilere göre Ülkemizde; erkekler 209 kadın
öldürdü, 101 kadına tecavüz etti, 247 kadını taciz etti, 376 kız çocuğuna
cinsel istismarda bulundu, 417 kadına şiddet uyguladı. Binlerce çocuk gelin yapıldı
ve evlendirildi. Kadınını ezen, yaralayan, şiddet uygulayan, öldüren bir toplum
mutlu olabilir mi? 200 bine yakın “çocuk gelin” ve “çocuk anne” ile sağlıklı
bir gelecek oluşturulabilinir mi?
Bu
trajik istatistiki veriler karşısında şimdilerde Anadolu insanının yüzü
kızarıyor vicdanı sızlıyor mu?
Nizamettin
Biber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder